Çanakkale Savaşı Öncesi Siyasi Durum:
Avusturya-Macaristan İmparatorluğu veliahdı Arşidük Ferdinand ve
eşinin 28 Haziran 1914’de Princip adındaki bir Sırp tarafından
Saraybosna’da öldürülmesi, Birinci Dünya Savaşı’nın sebebi
olarak görülmekle birlikte, gerçek sebep; büyük devletlerin
jeopolitik, jeoekonomik ve jeostratejik alanlardaki menfaat
çatışmaları, iktisadi ve ticari rekabetleri ve hegemonya kurma
kavgaları idi.
Birinci Dünya Savaşı’nda, biri Üçlü İtilaf Devletleri
(İngiltere,Fransa,Rusya) diğeri Üçlü İttifak Devletleri
(Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu, İtalya) olmak
üzere iki karşıt blok oluştu. Daha sonra, İtalya İttifak
Devletlerinden ayrılıp İtilaf Devletlerin safına geçti. Belçika,
Karadağ, Sırbistan, Romanya, Yunanistan, Portekiz, Japonya ve
ABD İtilaf Devletleri içinde yer aldılar.
Osmanlı Devleti, başlangıçta İtilaf devletleriyle ittifak
arayışı içine girdi. İtilaf Devletleri; maliyesi iflas etmiş,
ordusu zayıflamış, diplomasisi yetersiz, ekonomisi ve savaş gücü
ise tükenmiş bir Osmanlı Devletiyle ittifakı uygun görmediler.
Ayrıca İtilaf Devletlerini oluşturan devletlerin çoğunun Osmanlı
toprakları üzerinde emelleri vardı. Bu nedenle yok olacağını
umdukları bir devletle aynı ittifak içinde yer almak
istemediler.
İttifak arayışında, İtilaf Devletlerinden umduğunu bulamayan
Osmanlı Devleti olası bir dünya savaşında yalnızlıktan kurtulmak
ve Rus saldırısına karşı korunmak için Almanya ile ittifak
yapmayı kararlaştırdı. Zaten Almanya da menfaati bakımından
Türklerle ittifak konusunda oldukça istekliydi. Bu amaçla Türk
Ordusu’na eğitim ve silah yönünden her türlü yardımı
yapmaktaydı. Osmanlı Devleti 2 Ağustos 1914’de Almanya ile
yaptığı gizli bir anlaşma ile İttifak devletlerine katıldı ve
kendi emniyeti, güvenliği bakımından 3 Ağustos 1914 de genel
seferberlik ilan etti.
Almanya, 1 Ağustos 1914’de Rusya’ya, iki gün sonra da Fransa’ya
savaş açtı. Bu gelişmeler üzerine İngiltere 5 Ağustos 1914’de
Almanya’ya savaş ilan etti. Böylece Birinci Dünya savaşı
Avrupa’da başlamış oldu.
Almanya’nın Akdeniz’de dolaşan, Amiral Şovchen komutasındaki
Goben ve Breslav isimli iki savaş gemisi İngiliz ve Fransız
donanmasından kaçarak 10 Ağustos 1914’de Çanakkale önlerine
gelmişlerdi. Enver ve Cemal Paşalar Osmanlı Hükümetinden
habersiz, bu gemilere geçiş izni verdiler. Osmanlı Devletine
sığınan Alman savaş gemileri Marmara Denizi’ne geçtiler. Daha
sonra isimleri Yavuz ve Midilli olarak değiştirilen ve
direklerine Türk Bayrakları çekilen bu gemiler Karadeniz’e
açılarak 29 Ekim’de Rus şehir ve limanlarını bombardıman
ettiler. Bunun üzerine Rusya 1 Kasım 1914’de Osmanlı Devletine
savaş ilan etti ve ertesi gün Doğu sınırlarımızdan
topraklarımıza taarruza başladı. 3 Kasım’da Çanakkale Boğazı
girişini bombardıman eden İngiltere 5 Kasım’da, Fransa ile
birlikte Osmanlı Devleti’ne harp ilan ettiler. Osmanlı Padişahı
Sultan Reşat 11 Kasım’da İngiltere, Fransa ve Rusya’ya savaş
ilan ettiğini açıkladı. Müslüman alemini Cihad-ı Mukaddes’e
(Kutsal Savaş) çağırdı. Bu çağrıya kimse aldırış etmedi. Böylece
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı’na İttifak Devletleri
safında katılmış oldu.
Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşında dokuz ayrı cephede
savaşmıştır.
-Çanakkale cephesi,
-Doğu(Kafkas) cephesi,
-Galiçya(Lehistan) cephesi,
-Romanya cephesi,
-Makedonya cephesi,
-Yemen-Hicaz(Arabistan) cephesi,
-Sina-Filistin cephesi,
-Irak cephesi,
-Suriye cephesi.
ÇANAKKALE SAVAŞI DENİZ VE KARA SAVAŞLARI OLARAK İKİ SAFHADA İCRA
EDİLMİŞTİR.
ÇANAKKALE DENİZ SAVAŞI
Çanakkale Boğazı:
Çanakkale Boğazı yaklaşık 70 km. uzunluğunda ve 50-100 metre
genişliğindedir. En geniş yeri 7800 metre ile Erenköy Koyu
bölgesi, en dar yeri ise 1300 metre ile Çanakkale ile Kilitbahir
arasıdır. Çanakkale Boğazı’nda saatte ortalama 5 km. hızı olan
bir üst su akıntısı ile aksi yönde, kuzeye doğru da bir dip
akıntısı vardır. Alt akıntı denizaltıların, üst akıntı ise küçük
teknelerin hareketlerini etkiler.
Birinci Dünya Savaşı’nın başında Çanakkale Boğazı büyük bir önem
kazanmıştı. Boğaz açılabilirse Rusya dünya kaynaklarından ve
müttefiklerin yardımlarından faydalanabilecek, Türk Ordusu savaş
dışı kalacak, İttifak Bloku’na güneyden yapılacak bir taarruz
ile harbin kısa sürede sonuçlandırılması mümkün olabilecekti.
Dünyanın en güçlü donanmasına sahip İngilizler Çanakkale’den
zorlanmadan geçebilecekleri inancında idiler. İngiltere Deniz
Bakanı Churchill, donanmanın Boğaz’dan zorla geçerek İstanbul’a
ulaşmasının fikir babası idi. Bir iki yıl önce Balkan
Devletlerine kolayca yenilen bir ülke olan Osmanlı Devletinin
hemen teslim olacağını düşünüyorlardı.
Çanakkale Boğazı’nın savunmasından, kolordu seviyesinde kabul
edilen, Çanakkale Müstahkem Mevkii Komutanlığı sorumluydu.
Komutanı Cevat Paşa (Tuğg. Cevat Çobanlı) idi. Cevat Paşanın
emrinde iki tümen ile topçu ve destek birlikleri vardı. Boğaz
savunması, girişten itibaren “Dış-Orta-İç Tabyalar” olmak üzere
üç savunma grubu halinde tertiplenmişti Türk birliklerinde,
82’si düşman deniz topçusu ile düello edebilecek nitelikte
toplam 240 top bulunurken, düşmanda ise 712 top bulunmakta idi.
Düşman toplarından 249’u bombardımana katılmıştır.
3 Kasım 1915 Deniz Harekatı:
Çanakkale Boğazı’na ilk taarruz; 3 Kasım 1915 günü iki İngiliz
savaş gemisinin Gelibolu’daki Seddülbahir ile Ertuğrul
tabyalarını, iki Fransız savaş gemisinin de boğazın Anadolu
yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyalarını yaklaşık 14.000
metre mesafeden bombardıman etmeleriyle başladı. Düşmanın bu
taarruzu sonucu 5 subay, 80 erimiz şehit olmuş, 1 subay ile 20
erimiz yaralanmıştır. Bombardımanda Seddülbahir’deki cephanelik
isabet alarak infilak etmiştir.
Bu bombardıman, Rusya’dan sonra, İngiltere ve Fransa’nın Osmanlı
Devletine karşı savaş başlatma niteliğini taşıyordu. İngiliz
Amiral Limpus’un bu bombardımanla Türklerin vaktinden evvel
uyandırılmış olacağı endişesiyle karşı çıkmasına rağmen,
bombardıman Churchill’in emriyle yapılmıştı. Gerçekten de bu
bombardıman Türk ordusu için uyarıcı olmuş ve Boğaz’da gerekli
takviyeler yapılarak savunma önlemlerine hız verilmiştir.
19 Şubat 1915 Deniz Harekatı:
Boğazı zorlamaya yönelik ilk ciddi teşebbüs ve bombardıman 19
Şubat 1915 günü müttefiklerin Amiral Carden komutasındaki çok
sayıda muharebe gemisi tarafından 07.45 ile 17.30 arasında
yapıldı. Ancak, uzak mesafeden yapılan bombardımanla düşman
donanması istediği başarıyı sağlayamadı.
25 Şubat 1915 Deniz Harekatı:
Amiral Carden, 19 Şubat deniz muharebesinde uzak mesafelerden
yapılan bombardımanlarla, giriş tabyalarının tahrip edilmediği
kanısına varmıştı. 25 Şubat deniz harekatına Queen Elizabeth ve
Irresistible gibi en güçlü gemiler de katılarak tabyalara bu
sefer yakın mesafeden ateş açılmıştır. Saat 17.30’a kadar
yapılan bombardımanda giriş tabyaları hemen hemen bütünüyle ağır
hasara uğramıştı. Böylece, boğazın giriş kapısı açılmış
sayılırdı.
Düşman donanması, 19 Şubat-18 Mart 1915 tarihleri arasında
geceli-gündüzlü, aralıksız olarak boğazda, bombardıman ve mayın
arama faaliyetlerini sürdürmüştür.
Müttefik donanmanın deniz harekatından istenilen neticeyi
alamaması nedeni ile sağlığı bozulan Amiral Carden istifa etmiş,
yerine 16 Mart’ta Amiral Robeck atanmıştır.
18 Mart 1915 Deniz Muharebesi:
18 Mart tarihine kadar Boğaz’da 403 mayınla 11 mayın engel hattı
tesis edilmişti. Bu engel hatlarının dördünü 159 mayınla Nusret,
diğer dördünü 114 mayınla İntibah, ikisini 48 mayınla Selanik,
birini 37 mayınla Samsun gemileri tesis etmiştir. Son 26 mayın
07/08 Mart gecesi Yüzbaşı Hakkı Bey’in komutasındaki Nusret (Nusrat)
mayın gemisi tarafından Erenköy Körfezi’nde, Karanlık Liman’a
dökülmüştür. Bu mayınların her ne kadar 17/18 Mart gecesi
döküldükleri ileri sürülmekle beraber, bilhassa Çanakkale Mayın
Grubu Komutanı Binbaşı Nazım Bey’in kaleme aldığı hatıraları ile
Nusret’in seyir defterinin incelenmesi sonucu elde edilen
bilgiler, söz konusu mayınların 07/08 Mart gecesi döküldüklerini
teyit etmektedir. 18 Mart’a kadar geçen sürede boğazın girişinde
bulunan, Rumeli yakasındaki Seddülbahir ve Ertuğrul tabyaları
ile Anadolu yakasındaki Kumkale ve Orhaniye tabyaları tahrip
edilmiş, Boğaz’a giriş kapıları aralanmıştı.
18 Mart 1915 sabahı Amiral Robeck’in komutasındaki, İngiliz ve
Fransız savaş gemilerinden oluşan ve dönemin en büyük donanması
Çanakkale Boğazı’nı yarıp geçmek üzere; üç filo (tümen) halinde
teşkilatlanmış ve ileriden geriye doğru; 1 inci, 3 üncü ve 2
inci filolar olmak üzere, üç hat halinde boğaza girmişti. Bir
keşif uçağımız o gün erkenden bu donanmanın toplanma yerini ve
kuvvetini rapor etmişti. Bunun üzerine Türk birlikleri çoktan
silah başı yapmıştı. Queen Elizabeth, Anadolu yakasında bulunan
Hamidye I ve Çimenlik tabyalarını, Agamenon, Lord Nelson ve
İnfletible ise boğazın Rumeli yakasındaki Yıldız, Mescidiye,
Hamidiye II ve Namazgah tabyalarını ateş edeceklerdi.
Birinci filoda; Amiral Robeck’in komutasında İngiliz Queen
Elizabeth, Agamemnon, Lord Nelson ve Inflexible gemileri
bulunuyordu. Bu gemilerin Anadolu kıyısındaki bataryalara karşı
güvenliğini Triumph, Rumeli kıyısına karşı ise Prens George
gemileri koruyordu.
İkinci filoda; Albay Hayes Sadler komutasında İngiliz Ocean,
Irresistibleh, Albion, Vengeance, Swift Sure, Majestic gemileri
yer almıştı.
Üçüncü filoda; Amiral Guepratte komutasında Fransız Gaulois,
Charlemagne, Bouvet ve Suffren gemileri sıralanmıştı. Düşman
donanmasında ayrıca; çok sayıda kruvazör, muhrip, denizaltı,
uçak ve mayın gemileri ile yardımcı gemiler de yer
alıyordu.Birinci filonun ilk bombardımanı saat 11.25’te başladı.
Queen Elizabeth, ağır toplarıyla uzak mesafeden önce Çimenlik’e
sonra Çanakkale şehrine daha sonra da Hamidiye tabyasına ateş
etmeye başladı. Bu ateşler sonucu; Çimenlik’e iki mermi isabet
ediyor, Çanakkale’de yangın çıkıyor ve Hamidiye’de hasar meydana
geliyordu. Agamemnon, Lord Nelson ve Prens George Rumeli
yakasındaki; Hamidiye, Mecidiye, Yıldız , Dardanos ve Namazgah
tabyalarına ateş açıyorlar. Başlangıçta toplarımızın menzilleri
düşman gemilerine karşılık vermek için yeterli değildi. Deniz
savaşı tek yanlı bir bombardımana dönüşmüştü. Fakat düşman
gemilerini en çok rahatsız eden, sürekli yer değiştiren sahra
bataryaları idi.
Merkez tabyalarımıza yönelik bu bombardıman sonucu
tabyalarımızın çoğu tahrip oldu. Bu durum karşısında, boğazı
geçeceğine dair umutlanan ve geçme zamanının geldiğini düşünen
Amiral Robeck, saat 12.00 de, Fransız Amiral Geupart’a Fransız
savaş gemilerini öne geçirmesini emretti. İleri hatta geçen
Fransız gemilerinden Suffren ve Bouvet Anadolu kıyısındaki,
Goulois ile Charlemagne ise Rumeli kıyısındaki topçu
mevziilerimizi bombardımana başladılar. Topçularımızın menziline
giren Fransız gemileri ile Türk topçusu arasında korkunç bir
topçu düellosu devam etti. Bu esnada Fransız Gaulois ile İngiliz
Agamemnon zırhlıları yara aldılar. Türk toplarının bir kısmı
kama ve namlularının ısınma ve şişmelerinden, yarısına yakını
ise düşman topçusunun isabeti ile kullanılamaz durumdaydı. Bu
nedenlerle Türk topçusunun etkisi giderek azaldı. Bu durum
karşısında, Türk tabyalarının imha edildiğini düşünen Amiral
Robeck, saat 14.00 de, 1 ve 3 üncü filoları geri çekip, en
geride ihtiyatta bulunan 2 inci filoyu öne sürmeye karar verdi
ve Fransız gemileri de geriye doğru manevraya başladı.
Bu çekilme esnasında; Suffren’i takip eden Bouvet müthiş bir
patlama ile sarsıldı. Koca gemi iki dakika içinde 639
mürettebatıyla boğazın karanlık sularına gömüldü. Büyük bir
olasılıkla Bouvet, Nusret’in döşediği mayına çarparak batmıştı.
Bu olayı takip eden iki saat içinde, 2 inci filodaki gemiler ön
hatta gelerek 10.000 metrelik atış menziline girdiler. Türk
topçusu ile bu filo arasındaki topçu düellosu saat 16.00’ya
kadar devam etti. Bu arada mayın arama-tarama gemileri de ön
hatta gelerek mayın arama faaliyetine başladılar. Buldukları ilk
üç mayını patlatan bu gemiler, Türk Topçusunun açtığı ateş
sonucu paniğe uğrayarak geriye doğru kaçmaya başladılar. Saat
16.10’da mayına çarpan Inflexible ile torpillenen Irresistible
zırhlıları ağır hasara uğramışlardı. Inflexible muharebe
sahasını terk ederek Bozcaada’da karaya oturtuldu. Mürettebatı
tahliye edilen Irresistible’yi yedeğine almak üzere hareket eden
Qcean da mayına isabet ederek ağır hasara uğradı, personeli
diğer gemiler tarafından kurtarıldı. Kaderlerine terk edilen
Irresistible ve Ocean zırhlıları daha sonra Türk topçusu
tarafından batırıldı. Ertuğrul Koyunda manevra yapan düşman
gemileri Nusret’in tuzağına düşmüşlerdi.
Müttefik donanma yedi saat süren deniz savaşında ağır bir
yenilgiye uğradı ve güçlerinin üçte birini kaybetti. Üç muharebe
gemisi (İngiliz Irresstible ve Qcean ile Fransız Bouvet) battı.
Dört gemisi (İngiliz Inflexible, Agamemnon ile Fransız Gauloisa,
Suffren) muharebe edemeyecek şekilde ağır yara aldı. Mayından
temizlenmiş olduğu sanılan alanda, gemi ve personel kayıplarının
birbirini izlemesi üzerine Amiral Robeck, saat 17.50 de tüm
donanmayı geri çekti. Düşmanın personel kaybı ise 800 kadardı.
Büyük bir fiyaskoya uğrayan, zamanın en görkemli ve iddialı
donanması, Türk ileri mayın hatlarına bile ulaşamadan savaş
alanını terk etmek zorunda kalmıştı. 18 Mart Zaferi, Türk
topçusu ve Nusret mayın gemisi sayesinde sağlanmıştır.
ÇANAKKALE KARA MUHAREBELERİ
Çanakkale’de Türk tarafının savunma planı; kıyıların kuvvetli
tutulması, düşmanın henüz denizde iken karşılanması ve karaya
çıkmasının engellenmesi, karaya çıktığı takdirde karşı
taarruzlarla denize dökülmesi esasına dayanıyordu. Gelibolu’ya 5
inci Ordu Komutanı olarak atanan Alman generali Liman Von
Sanders’e göre çıkarma; Gelibolu’da Saroz Körfezi’ne ve Anadolu
yakasındaki Beşike ile Kumkale’ye yapılırdı. Sanders, kendi
anlayışına göre, Kolordunun savunma planını değiştirmiş, bu
nedenle kıyılarda sadece zayıf örtme ve gözetleme postaları
bırakılmış, kuvvetin büyük kısmı geri bölgelerde
tertiplenmiştir. Düşman hangi bölgelere çıkarma yaparsa gerideki
kuvvetler oraya sevk edileceklerdi. Sanders’in İtilaf
Kuvvetlerini Çanakkale cephesine uzun süre bağlayarak, Avrupa
cephelerinde Almanların karşısındaki kuvvetleri azaltmak gibi
bir düşünce içinde olabileceği de akla gelmektedir.
Türk birliklerinin kuruluşu; 3 ncü Kolordu Gelibolu’da, 15 nci
Kolordu ise Anadolu tarafında tertiplenmişti. Esat Paşa
komutasındaki 3 ncü Kolordu emrinde üç (7, 9 ve 19 uncu
Tümenler), Alman Generali Weber komutasındaki 15 nci Kolordu
emrinde iki (3 ve 11 nci Tümenler) ve doğrudan 5 nci Ordu’ya
bağlı bir tümen (5 nci Tümen) olmak üzere toplam 6 tümen ile bir
bağımsız süvari tugayı ve 4 seyyar jandarma taburu
bulunmaktadır. Başlangıçta Türk tarafı 8’i jandarma olmak üzere
57 tabur ile 24 topçu bataryası kuvvetinde idi. Savaşın devamı
süresince yapılan kıta kaydırmalarıyla, Gelibolu’daki tümenlerin
sayısı 16’ya çıkarılmıştır.
İtilaf Devletleri’nin çıkarma planı; Asıl çıkarma yeri,
Seddülbahir ve Kabatepe ile Arıburnu arasındaki bölge olarak
kararlaştırılmıştı. Siklet merkezi Seddülbahir bölgesiydi. Asıl
çıkarma yeri hakkında Türkleri yanıltmak ve bu bölgelerdeki Türk
kuvvetlerini yerlerine bağlamak maksadıyla Saroz Körfezi ile
Anadolu yakasındaki Kumkale ve Beşike bölgelerine
gösteriş(yanıltma) harekatı düzenlenecekti.
General Hamilton komutasındaki İtilaf Devletleri birliklerinin
kuruluşu; 1 Fransız tümeni, 1 deniz tümeni, İngiliz 29 ncu Tümen
ve 2 tümenli Anzak Kolordusu. Fransız Tümen’inin bir tugayı
Müstemleke, diğer tugayı ise Anavatan tugayından teşkil
edilmiştir. Müstemleke Alay’larının bir taburu Fransız, iki
taburu ise Senegalli askerlerden oluşmuştur. Anzak Kolordusu’nun
bir tümeni Avustralya ile Yeni Zelandalı askerlerden, diğer
tümeni ise Avustralyalı askerlerden oluşmuştur. Düşmanın bu
kuruluşu içinde; 60 tabur ve 40 topçu bataryası vardı. Ayrıca,
72 uçağı ile çıkarmayı denizden destekleyecek çok sayıda savaş,
nakliye, çıkarma sandalları ve çeşitli gemileri bulunmaktaydı.
Mayıs ayında, İtilaf Devletlerinin kara ordusuna bir Fransız
tümeni ile bir Hint tugayı katılmıştır.
25 Nisan 1915 sabahı Müttefik kuvvetler, Seddülbahir ve
Arıburnu’na donanmanın ateş desteği altında asker çıkarmaya
başladılar. Bu arada düşman gemiler Saroz Körfezi ile Anadolu
yakasındaki Kumkale ve Beşike’deki Türk mevzilerini de
bombardımana başladı. Saroz’a ve Kumkale’ye aldatma amacıyla
asker çıkarıldı ise de, aynı günün gecesi bu askerler geriye
çekilmiştir.
Seddülbahir Çıkarması ve Muharebeleri:
25 Nisan sabahı, İngiliz 29 ncu Tümen’i donanmanın yoğun ateş
desteğinde Seddülbahir’de, kapalı adları ile anılan beş ayrı
yere (Y:Sarıtepe güneyi, X:İkiz koyu, X:Teke koyu, V: Ertuğrul
koyu, S:Morto koyu) çıkarma harekatına başladı. İlk hedef olarak
Alçıtepe ele geçirilecek, Kilitbahir platosu’na ilerlenerek,
merkez tabyaları susturulacak, boğaz giriş bölgesi elde
edilecekti. Bu bölgeyi Yarbay Hafız Kadri komutasındaki 26 ncı
Alay’ın Binbaşı Mahmut Sabri’nin komuta ettiği 3 ncü Tabur’u
savunuyordu.
Donanmanın üstün ateş desteğinde, Seddülbahir kıyılarına çıkarma
yapan İngiliz kuvvetleri, bu kıyıları savunan kahraman Türk
askerinin çok şiddetli mukavemeti ile karşılaştılar. Takım ve
manga kuvvetinde küçük birlikler halinde tertiplenen Türk
birliklerinin açtıkları ateş sonucu, binlerce İngiliz askerinin
cesetleri sahilleri doldurmuştu. Ezineli Yahya Çavuş, takımıyla
Ertuğrul Koyu’nu 12 saat savunmuş, çıkarma yapan düşmanı perişan
etmiştir. 25 ve 26 Nisan günlerinde, kahraman Türk askerinin bu
direniş karşısında çok büyük zayiat veren İngiliz kuvvetleri
bekledikleri başarıyı elde edememiş ve hedefleri olan Alçı
Tepe’yi ele geçirememişlerdi. Ancak, donanmanın ateş desteği ve
takviyeler ile kıyıda tutunabilmişlerdir.
Seddülbahir Muharebeleri:
1 nci Kirte Muharebesi (28/30 Nisan 1915): Alçı Tepe’yi ele
geçirmek için 2 İngiliz, 1 Fransız tugayından oluşan 14.000
kişilik düşman ordusunun başlattığı taarruz, Türk askerinin
savunması karşısında başarısızlığa uğramıştır. Bu muharebede
3.000 kayıp veren düşman, ilk mevzilerine geri dönmek zorunda
kalmıştır.
2 nci Kitre Muharebesi (06/08 Mayıs 1915): Müttefik kuvvetlerin
Kitre köyü ve Alçı Tepe’yi ele geçirmek için 2 tümenle
başlattıkları taarruz, Türk birliklerinin karşı taarruzlarıyla
geri püskürtüldü. Düşman bu muharebede 8.500 askerini kaybetti.
3 ncü Kitre Muharebesi (04/06 Haziran 1915): Arıburnu
cephesi’nde Türk birliklerinin 19 Mayıs’ta başlattığı taarruz
başarısızlıkla sonuçlandı. Türk birlikleri bu muharebede çok
ağır kayıp verdi. Müttefik kuvvetlerin komutanı General Hamilton
bu durumdan yararlanarak, Yassıtepe-Alçıtepe hedeflerini ele
geçirmek gayesi ile taarruza karar verdi. Taarruzunun ara hedefi
olarak üçüncü defa Kitre köyü’nü seçti. 61.000 kişilik İngiliz
ve Fransız kuvvetleri mevzilerimize 200-400 m. kadar girme
yapmışsa da Türk ihtiyat birlikleri devreye girerek kısa zamanda
bu girmeleri durdurmuştur. İngilizler tarafından ilk defa
cephede zırhlı muharebe aracı bu muharebede kullanılmıştır.
1 nci Kerevizderesi Muharebesi (21/22 Haziran 1915): Bu
muharebe, Fransız Kolordusu’nun başlattığı mahdut hedefli bir
taarruzdur. Maksat, Kerevizderesi sırtlarını ele geçirmekti.
Türk savunması karşısında Fransız taarruzları bir sonuç
vermemiştir. Türk birliklerin kaybı 6.00, Fransızların ise 2.500
dür.
Zığındere Muharebesi (28 Haziran/05 Temmuz 1915): Zığındere,
Çanakkale Savaş’ının en kanlı ve zayiatın en fazla olduğu bir
muharebesidir. Zığındere’yi ele geçirmek isteyen düşmanın
başlattığı taarruzda, donanması ve topçusu hedef ayırımı
yapmadan, Zığındere’de bulunan sahra hastanesi ve sargı
yerlerini bombalamış, çaresiz hasta ve yaralı askerlerimize çok
ağır zayiat verdirmiş, çoğu da şehit olmuştur. İngilizler bu
muharebede tasarladıkları hedefe varamamışlardır. Bu hastanede
tedavi edilen, yaralı ve esir İngiliz askerlerinden birçoğu da
bu bombardımanlar sonucu hayatlarını kaybetmiştir. Sekiz gün,
geceli gündüzlü süngü hücumlarıyla geçen Zığındere
Muharebesi’nde 16.000 Türk askeri şehit olmuştur. Bu nedenle bu
bölgeye Şehitler Sırtı adı verilmiştir. Aziz şehitlerimizin
hatırasına, burada “Sargı Yeri Şehitler” abidesi yer almaktadır.
2 nci Kerevizdere Muharebesi (12/13 Temmuz 1915): Kervizderesi
sırtlarını ele geçirmek için deniz ve kara topçularınca
desteklenen, İngiliz ve Fransız tümenleri tarafından başlatılan
bu taarruzda; Fransızlar 150-300 m. derinlikteki mevzileri işgal
ettiler. Karşı taarruzlarımızla düşmanın daha fazla ilerlemesi
durdurulmuştur.
Seddülbahir bölgedeki harekat, diğer bölgelerdeki harekat gibi,
Ağustos ayından itibaren mevzii muharebesine dönüştü. Bu suretle
düşman çıkarmadan itibaren ancak 3-4 kilometrelik bir arazi
kesimini elde etmiş, hedefleri olan Alçıtepe ve Kirte’yi ele
geçirmeye muvaffak olamayarak muharebenin sonuna kadar bir
sahaya saplanıp kalmıştır.
Arıburnu Çıkarması:
5 nci Ordu Komutanı General Sanders’in kişisel değerlendirmesi
ve savunma planlarına uyularak Arıburnu bölgesi Seddülbahir’de
olduğu gibi, zayıf kuvvetlerle tutulmuştur. Yarbay Şefik (Aker)’in
komutasındaki 27 nci Alay’ın Binbaşı İsmet’in komutasındaki 2
nci Tabur’u bu bölgeyi örtmek ve savunmakla görevlendirilmişti.
Çıkarma yapacak Anzak Kolordusu Komutanı General Birdwood’un
planı; çıkarmaya müteakip, Kocaçimen-Conkbayırı-Kemalyeri-Kavak
Tepe-Kabatepe hattını ele geçirmekti. Çıkarma Kabatepe Bölgesine
planlanmıştı. 25 Nisan 1915 sabahı, muhripler karaya çıkacak
Anzak askerlerini taşıyan tekneleri Karatepe’nin 1.250 m.
açığında bıraktılar. Akıntı veya rüzgar nedeni ile mi yoksa
kılavuz hatası sonucu mu? Nedeni kesin bilinmez. İlk çıkarma
dalgası hedeften saptı, planlanan yerin 1.500 m. kuzeyine, yani
Arıburnu sahiline-sonradan Anzak Koyu olarak adlandırılan koya
yanaştı. Yanlış sahile çıkan Anzak askerleri şaşkınlık içinde
idiler. Etrafı yüksek tepelerle çevrili bir alanda sanki kapana
sıkışmışlardı. Türk tarafı da düşmanın bu sahile çıkacağına
ihtimal vermemiş, bu nedenle sahil zayıf bir kuvvetle
savunuluyordu. Az sayıdaki Mehmetçiğin şiddetli ve isabetli
ateşleri ile kıyıya ilk çıkan bu düşman birliğinin tamamına
yakını imha edilmiştir. İlerleyen saatlerde, donanmanın topçu
ateşi desteğinde kıyıya çıkabilen çok sayıdaki düşman kuvveti;
sayıları azalan, takviyelerin gelememesi ve cephanelerinin
bitmesi üzerine çaresiz kalan askerlerimizin Conk Bayır’ına
çekilmeleri üzerine, Arıburnu Sırtı’nı (Kanlı Sırt’ı, Kırmızı
Sırt’ı ve Cesaret Tepe’yi) işgal etmiştir.
Gün ağarırken Arıburnu istikametinden top seslerinin gelmesi
üzerine 19 ncu Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal bir
çıkarma yapıldığını anlayarak durumu Ordu Komutanı’na
bildirmişse de bir cevap alamadı. Durum çok kritikti, sahilde
çok zayıf gözetleme ve koruma birlikleri olduğunu düşünerek ve
geniş bir sahile yayılmış 27 nci Alay’ın da zayiat verdiği
haberlerini alınca düşmanın Conkbayırı-Kocaçimentepe hattı ve
uzantısını ele geçirmesi halinde telafisi mümkün olmayacak
durumlarla karşılaşılacağını düşünerek, Ordu’dan emir gelmemiş
olmasına rağmen inisiyatifini kullanıp bütün sorumluluğu
yüklenerek, Yarbay Hüseyin Avni’nin komuta ettiği 57 nci Alay’ı
bir batarya ile Kocaçimentepe istikametinde harekete geçirdi.
Kendisi de durumu izlemek üzere Conkbayırı’na çıktığında,
kıyının gözetleme ve korunmasıyla görevli erlerin çekilmekte
olduklarını gördü.
Mustafa Kemal, çekilen erlere:
“- Niçin kaçıyorsunuz? dedim.
– Efendim düşman! dediler.
– Nerede?
– İşte, diye 261 Rakımlı Tepe’yi gösterdiler.
Gerçekten düşmanın bir avcı hattı 261 Rakımlı Tepe’ye yaklaşmış
ve sakınmadan ilerliyordu. Şimdi durumu düşünün. Ben erler on
dakika dinlensin diye kuvvetlerimi bırakmışım. Düşmanda bu
tepeye gelmiş. Demek ki düşman bana benim elerimden daha yakın.
Düşman benim bulunduğum yere gelse kuvvetlerim pek kötü duruma
düşecektir. Kaçan erlere:
- Düşmandan kaçılmaz, dedim.
– Cephanemiz kalmadı, dediler.
– Cephaneniz yoksa, süngünüz var dedim ve bağırarak bunlara
süngü taktırdım; yere yatırdım. Bu erler süngü takıp yere
yatınca, düşman erleri de yattılar.KAZANDIĞIMIZ BU ANDIR.”
Mustafa Kemal, karşı taarruza geçen birliklerin komutanlarına şu
tarihi emrini vermişti. “Ben size taarruzu emretmiyorum, ölmeyi
emrediyorum. Biz ölünceye kadar geçecek zaman içinde yerimize
başka kuvvetler ve kumandanlar gelebilir.”
27 nci Alay’ın birlikleriyle takviye edilen 57 nci Alayı’ın
yaptığı taarruz ve süngü hücumları sonucu, Anzak kuvvetleri
çareyi kaçmakta buldular. Anzak Kolordusu Komutanı Birdwood’un
bütün planları alt üst olmuş, koca ve güçlü Anzak Kolordusu, dar
bir kıyı bölgesinde bir kargaşa içinde üst üste yığılıp
kalmıştı. Anzakların moralleri çökmüş, ümitleri sönmüştü. Bu
tarihten itibaren, harekat, 1915 Ağustos’una kadar dört ay süre
ile Conkbayırı-Kocaçimentepe-Kabatepe bölgelerinde, tarafların
karşılıklı taarruzları ve bilhassa geceleri yapılan süngü
hücumları ile boğaz boğaza yakından boğuşmak suretiyle çok kanlı
çarpışmalarla geçti.
Seddülbahir’de olduğu gibi Anzak Kolordusu da taarruz
hedeflerine varamamış, çıktıkları yerlerden ancak 3-4 kilometre
kadar bir arazi kesimini ele geçirmek imkanını bulabilmişler ve
muharebenin sonuna kadar bu mevzilerde kalmışlardır.
25 Nisan’da 9 ncu ve 19 ncu Tümenler düşmanı denize dökmeğe
muvaffak olamamışlarsa da ilerlemesine de meydan vermemişlerdi.
19 Tümen Komutanı Kurmay Yarbay Mustafa Kemal’in 25 Nisan günkü
duruma müdahale etmesi ve 57 nci Alayın taarruzu, Çanakkale
Muharebesi’nin kaderine ve sonucuna da çok etkili oldu. Bu
hususta İngiliz harp tarihi yazarlarından General Oglander,
Çanakkale Savaşı ile ilgili yazdığı eserinde, Yarbay Mustafa
Kemal’in bu müdahalesiyle ilgili yazısının sonunu şöyle
bağlamaktadır. “19 ncu Tümen Komutanı Yarbay Mustafa Kemal’in 25
Nisan 1915’te Arıburnu civarındaki durumu derhal kavramış
olmaları ve inisiyatifini kullanarak 57 nci Alay’la yaptığı
taarruz, Çanakkale Muharebesi’nin sonucunu tayin etmiştir. Bir
tümen komutanının üç ayrı yerde, kendi inisiyatifi ile giriştiği
hareketler sonucu bir savaşın ve hatta bir ulusun kaderini
değiştirecek yücelikte bir zafer kazandığı tarihte pek az
görülür.”
Taktik ve idari gereklere cevap veremez durumda olan 5 nci Ordu
birlikleri dört grup halinde yeniden teşkilandırıldı:
-Anadolu Grubu: Biga Yarımadası’ndaki birlikler,
-Güney Grubu: Seddülbahir Cephesi’ndeki birlikler. Komutanı
Vehip Paşa (Esat Paşa’nın kardeşi)
-Kuzey Grubu: Sorumluluk bölgesi, kuzeyde Despot Liman’ından
güneyde Kum Tepe’ye kadar uzanan alan. Komutanı Esat Paşa.
-Saroz Grubu.
Suvla Çıkarması, Anafartalar ve Conkbayırı Muharebeleri:
Suvla Çıkarması:
25 Nisan 1915 gününden, Ağustos ayı başlarına kadar geçen süre
içinde müttefik kuvvetlerin gerek Seddülbahir ve gerekse
Arıburnu Cephelerinde başarı elde edememeleri ve boğazı geriden
düşürme imkanı bulamamaları sonucu, General Hamilton, Türk
ordusunun gerilerine sarkmak ve onu çember içine alarak yok
etmek için Büyük ve Küçük Kemikli arasındaki Suvla sahillerine
kuvvet çıkarak, Anafartalar bölgesinde üçüncü bir cephe açmaya
karar verdi.
Seddülbahir’de altı yere yapılan çıkarmalardan önemli dersler
alınmış, bu defa 8-10 asker taşıyan küçük tekneler yerine her
biri 500 asker ve 60 hayvan, top ve malzeme taşıyan özel çıkarma
araçları yaptırılmıştı. Suvla Çıkarması tarihte o güne kadar
yapılmış olan en büyük çıkarma harekatı olacaktı.
Suvla‘ya çıkarma yapan 9 ncu İngiliz Kolordusu’nun hedefi; Anzak
Kolordusuyla koordineli olarak yapılacak bir taarruzla,
Conkbayırı ve Kocaçimentepe blokunu ele geçirmek ve buradan
ilerleyerek boğaza hakim olmaktı. 9 ncu İngiliz Kolordusu
birlikleri 6-7 Ağustos gecesinden itibaren bölgeye çıkmaya
başladı. Suvla’ya çıkan 22 İngiliz taburu, karşılarında 3-4
tabur kadar Türk kuvveti bulunduğu halde ilk iki gün hemen hemen
hiçbir şey yapmadılar, oturup dinlendiler, destek birliklerinin
gelmesini beklediler. İlk 24 saatte Suvla’da pek fazla bir
değişiklik olmadı. İngiliz birlikleri sahilden ancak 2-3 km.
kadar içeri girebilmişlerdi. Düşmanın bu hareketsizliği, ihtiyat
birliklerimize süratle bu bölgeye yetişip, duruma müdahale etme
fırsatı vermiştir.
Anafartalar Muharebesi:
Ordu Komutanı Sanders, Mustafa Kemal’i 8 Ağustos 1915 günü saat
21.45’te Anafartalar Grup Komutanlığına atadı. Böylece
Anafartalar bölgesinde toplanan bütün birliklerin komutası
Mustafa Kemal’e geçti.
Mustafa Kemal, 9 Ağustos sabahı, Suvla’ya çıkarma yapan 9 ncu
İngiliz Kolordusu’na karşı, 7 nci ve 12 nci Tümenlere karşı
taarruz emri verdi. Her iki tümenin de taarruzu başarılı oldu ve
İngiliz birlikleri bu karşı taarruzla geriye püskürtüldüler. Bu
harekat sonunda Mustafa Kemal, “Gerçekte düşmanın bir
kolordusunu zayıf bir tümenimle Kireçtepe-Azmak arasında yenmiş,
Tuzla Gölü’ne kadar takip ederek orada tespit etmiştim”
demiştir.
Conkbayırı Muharebesi:
9/10 Ağustos gecesi Anafartalar Grup Komutanı Kurmay Albay
Mustafa Kemal, takviyeli 8 nci Tümen’e, Anzak Kolordusu’na
baskın tarzında taarruz emri verdi. Taarruz gecikiyordu. Derhal
yanındakilerle birlikte hücuma kalkacak askerin önüne geçti.
Cesaret verici, teşvik edici kısa bir konuşmadan sonra “benim
kırbaç sallayarak vereceğim işaret üzerine hemen, hepiniz
düşmana atılacaksınız” emrini verdi. Çok kısa bir zaman sonra
kırbacını sallamasının ardından subaylar, erler tereddütsüz bir
şekilde düşmana saldırdılar. Bu esnada bir şarapnel parçası
Mustafa Kemal’in göğsüne isabet etti. Parçalanan bu saat Büyük
Komutan’ın hayatını kurtarmıştır.
Anzak Kolordusu’nun Komutanı Birdwood, Conkbayırı Muharebesi’nde
M. Kemal’in karşısında kolordusunu bizzat yönetiyordu. Fakat
gücü Mustafa Kemal’e yetmemişti. ( General Birdwood, Atatürk’ün
cenaze törenine 73 yaşında ve hasta olduğu halde katılarak ona
takdir ve hayranlığını ortaya koymuştur) Bu muharebede düşman
binlerce ölü ve yaralı vermiş, binlercesi de esir olmuştur.
Çanakkale Savaşı’nın en kanlı muharebelerinden biri olan
Conkbayırı Taarruzu sonunda Anzak birlikleri geri atılmış,
Kocaçimen-Conkbayırı hattı emniyet alınmış, bunun sonucu olarak
Anzak Kolordusu taarruz gücünü kaybetmiştir.
Anafartalar Muharebesi’nde ise İngilizlerin kesin sonuç
umdukları kuşatma harekatı Türklerin başarılı savunma ve karşı
taarruzları ile başarısızlığa uğratılmıştır. Bu iki muharebede
50.000 kişilik iki düşman kolordunun verdiği zayiat 18.000’dir.
Diğer bölgelerde olduğu gibi Anafartalar’da çekilme tarihi olan
20 Aralık 1915 gününe kadar harekat mevzi muharebesine dönüştü.
İngilizler 21-22 Ağustos’ta, ikinci kez Anafartalar’da ve 27
Ağustos’ta, Kayacık Ağılı’da teşebbüs ettikleri taarruz
denemeleri yine hüsranla sonuçlanmıştır.
Türk askerinin kahramanlık destanları yarattığı ve ölüm-kalım
savaşı verdiği Çanakkale Savaşı sonunda, İtilaf Devletleri ne
denizden ne de karadan boğazı açamayarak yenilgilerini kabul
etmiş, zaferi Türk süngülerine teslim etmek suretiyle 20 Aralık
1915’te Arıburnu ve Anafarta’dan, 9 Ocak 1916’da da Seddülbahir
kesiminden çekilmişlerdir.
SONUÇ:
-Çanakkale Savaşı Birinci Dünya Savaşı’nın 2-3 yıl daha
uzamasına neden olmuştur. Müttefikler Birinci Dünya Savaşı’nda
en büyük prestij, itibar kaybına Çanakkale’de uğradılar. Çarlık
Rusya’nın Boğazlara hakim olma hayali gerçekleşmemiştir.
Müttefiklerinin yardımından yoksun kalan Çarlık Rusya’da iç
karışıklıklar artmış, Bolşevikler 1917 ihtilali ile Çarlık
devrini kapamışlardır.
-Çanakkale Zaferinin Türk Ulusu’na en büyük armağanı, kuşkusuz
M.Kemal ATATÜRK’dür. Mustafa Kemal, yeni kurulan bir tümeni kısa
zamanda modern bir kolordu ile muharebe edecek bir duruma
getirmekle, yüksek bir teşkilatçı ve yetiştirici olduğunu
göstermiştir. Durum ve araziyi kavramaktaki ustalığı, seri ve
isabetli kararlar vermesi ve bu kararları azimle uygulaması,
Mustafa Kemal’in sahip olduğu yüksek irade, bilgi ve kendine
güvenin göstergesidir.
-Çanakkale Zaferi, Balkan Savaşlarıyla içte ve dışta sarsılmış
olan devlet prestijini kurtarıp güçlendirmiştir. Çökmekte olan
Osmanlı İmparatorluğu içinde Türk ulusunun hala gücünü ve
dinamizmini koruduğunu göstermiştir. Çanakkale Savaşı, Kurtuluş
Savaşı’nın öncüsü ve başlangıcı olmuştur.
-Çanakkale Savaşı’nda binlerce üniversiteli-aydın Türk
kaybedilmiş, bu kaybın olumsuz etkileri Kurtuluş Savaşı ve
Cumhuriyet Türkiye’sinde görülmüştür.
-Çanakkale Savaşı, sömürgelerinde İngiltere ve Fransa’nın askeri
ve siyasi prestijini sarsmış, sömürgelerde bağımsızlık ve
özgürlük akımının doğmasına neden olmuştur. Avustralya ve Yeni
Zelandalıların milli bilinçlerinin oluşmasında etken olmuştur.
-Çanakkale Muharebeleri’ne Türkler 310.000, İngilizler 460.000,
Fransızlar 79.00 kişilik kuvvetlerle katılmışlardır. Türkler
57.263’ü şehit, geriye kalanı yaralı, hastanede, esir ve kayıp
olmak üzere 250.00 zayiat vermişlerdir. İngiliz ve Fransız
kayıpları ise; ölü, yaralı, esir ve kayıp olmak üzere 252.000
dır.
-Çanakkale’de Türklerin savaştığı milletler, cephede; İngiliz,
Fransız, Senegalli, Cezayirli, Avustralyalı, Yeni Zelandalı,
Hintliler, Sikh, Pahtan, Madrasi, Maori, Jatlar, Gurkalar,
Baratongalar, cephe gerisinde; Yunanlılar, Mısırlılar,
Yahudiler.
ÇANAKKALE DESTANINI YARATAN BAŞTA BÜYÜK ÖNDER GAZİ MUSTAFA KEMAL
ATATÜRK OLMAK ÜZERE, TÜM ŞEHİT VE GAZİLERİMİZİ RAHMET VE
SAYGIYLA ANIYORUZ.